pubg uc, pubg 980 uc, pubg epin, valorant,epin,pvp server epin, pubg midasbuy epin
Ana Sayfa SAĞLIK 2 Temmuz 2022 12 Görüntüleme

Seslerin peşinde bir belgesel

Seslerin peşinde bir belgesel
pubg uc, pubg 980 uc, pubg epin, valorant,epin,pvp server epin, pubg midasbuy epin

Seslerin peşinde bir belgesel / Haberimo.com

“Benim için önemli olan, insanların ilkel veya ilksel yaşamlarındaki ritmin peşinde olmak. Onları hala kaybetmediğimizi göstermek” diyen Dr. Cüneyt Gök, günlük hayatımızda bizim için anlamlı olan “işitme”nin alıştığımız gürültüler içerisinde kaybolduğunu anlatıyor. Sesler ve müziğin hayatımızdaki yerini farklı bir perspektifle “Bağımsız Frekans” belgeseliyle ele alan Gök, insanın özünde, içinde olan bir şeyi yeniden keşfetmelerini sağlayacak bir yolculuk olarak müzik üzerine çalışmaya devam edeceğini söylüyor.

Evrenin oluşumunda ve süregelmesinde var olduğu düşünülen harmoni düşüncesi antik İyonya’nın en ünlü düşünürlerinden Yunan filozof “Phytagoras” yani Pisagor ile başlar. Ona göre evren matematiksel ve müzikal bir uyum sonucudur. Müzik ise her yerdedir. Hem “makrokosmos” yani evrende hem de “mikrokosmos” yani insandadır. Müzik, “kosmos”u anlamayı sağlayan bir anahtardır. İnsan ruhu ile bedeni ise müziksel olguları düzenleyen yasalar ve oranlara dayanır. Ve bu oranlar kosmosun armonisinde buluşur. İşte bu armoninin peşindeki isimlerden biri de Dr. Cüneyt Gök. Altınbaş Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanı Öğretim Üyesi olan Gök, sesler ve müziğin hayatımızdaki yerini farklı bir perspektifle “Bağımsız Frekans” belgeseliyle ele alıyor. Belgesel dünyayı görerek ve işiterek anlamaya çalışırken insanoğlunun sesi algılaması, potansiyelini keşfetmesi, yaşamında iletişim aracı olarak kullanması, müziğin ve müzik enstrümanlarının keşfedilmesi, müziğin bir endüstriye dönüşmesi, müziğin dijitalleşmesi, müzisyenlerin yaşamı gibi konulara değiniyor. Dr. Cüneyt Gök ile proje yöneticiliğini ve yönetmenliğini üstlendiği belgeseli hakkında konuştuk.

Belgeselin başında okuduğumuz Nicola Tesla’ya ait “Evrenin gizemini anlamak istiyorsanız; enerji, frekans ve titreşim cinsinden düşünmelisiniz” sözünü, belgeselin çıkış noktası olarak düşünebilir miyiz?

Nicola Tesla’nın bu sözü bizim için bir bir çıkış noktası değil belki ama yapmak istediğimiz fikir ile örtüşen bir söz oldu. Bu projeye daha önce okulumuz bünyesinde Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü olarak bir araştırma projesi olarak başlamıştık. “İşini Severek Yapanlar” adı altında usta isimlerin belgesellerini yapıyorduk. Bunlardan bir tanesi Anadolu’yu gezerek farklı mekanlarda fotoğraflar çeken fotoğraf sanatçısı Özlem Acaroğlu ile hazırladığımız “Benim Ustam Zaman” belgeseliydi. Bir diğeri ise Baba Zula ve Zen gruplarından tanıdığımız müzisyen Murat Ertel ile hazırladığımız “Aşıkların Sözü Kalır”. Müzik konusuna girince, bu konuda çok da fazla bir çalışma yapılmadığını gördüm. Sesin hayatımızda görmek kadar önemli olduğunu ama genellikle tüm dünyanın görmek üzerine kurulu olduğunu düşündüm. Bence ses aslında bütün günümüzde var olan ama sürekli üzerine düşünülmesi ötelenen bir olgu. Bu düşünceler üzerine yalnızca ses ile ilgili bir belgesel yapmak istedim. Burada “ses” olarak ele aldığım şey “frekans” oldu. Çünkü tüm canlılar farklı frekanslara aidiz ve istemsiz olarak titreşiyoruz. Örneğin, birbirimiz hakkında bazen “Frekansım uyuştu yada uyuşmadı” vs diyebiliyoruz. Dolayısıyla belgeselin ortaya çıkışı, müziğin ortaya çıkıp hayatımızdaki yerine ulaşmadan çok öncesinde seslerin hayatımızdaki yerini anlamaya yönelik bir girişimle oldu.

Projenin başlangıcına gelecek olursak 2019 yılında biz bu projeyi yapmak için başvurmuştuk. Pandeminin ardından yeniden bütçe oluşturulduktan sonra başladık. Ancak bu proje farklı bir yere evrilen bir proje oldu. Belgeselin yapımcılığını üstlenen VCS Film burada ders veren Cenk Kaptan’a aitti. O, projeyi farklı bir noktaya götürmek isteyince anlaşamadık.

Sonrasında ben elimde hiçbir bütçe olmadan kendi imkânlarımla planlamış olduğum belgesel projesine geri döndüm. 11-12 yıl sonra yeniden kurguya oturdum ve filmi küllerinden yeniden ayağa kaldırmaya çalıştık. Kendi fikirlerimin de sonuna kadar arkasında durduğum bir iş oldu. Bu henüz bitmeyen bir proje; bu alanda neler yapabileceğimizi, kimlerle bir araya gelebileceğimizi, nasıl bir yol izleyeceğimizi gördüğümüz bir prototip olarak görebilirsiniz. Ben müziğin farklı alanlarında bu belgeselin devamını getireceğim. Hatta belki bir de uzun metraj ekleyebilirim.

“Bağımsız Frekans” ismi nereden geliyor?

İsteğimiz dışında canlı, cansız her maddenin titreştiğini ve bizim de belli aralıklardaki sesleri duyabildiğimizi biliyoruz. Düşündüğünüzde bizim kontrolümüzün dışında, yaratılıştan gelen bir şey var. Doğa yüksek boyuttaki frekanslara doğru titreşimini yükseltirken bizler de aslında içgüdüsel ve gezegenimizin titreşimiyle eşgüdümsel olarak eşleşmeyi deniyoruz. Bu anlamda Dünya’nın kalp atışı; “Schumann Rezonansı”ndan da belgeselde bahsediyoruz. Ses ve sesin enerjisi aslında bizim hayatımızda olan ve bizi yönlendiren bir şey. Bu konu beni heyecanlandıran, keşfetmeye çıkaran bir konu. Bu yüzden de “Bağımsız Frekans” böyle bir noktadan çıkıyor.

Belgesele katkı sağlayan çok değerli isimler var, bu isimleri nasıl belirlediniz, merak ediyorum?

Bunca zaman müzikle iç içe olunca müzisyen çevremi bu belgeselde kullanmaya çalıştım. Yönetmen ve akademisyen Prof. Dr. Sabri Özaydın, benim Marmara Üniversitesi’ndeyken hocamdı. Ardından burada bölüm kurulurken beni çağırdı birlikte Radyo Televizyon ve Sinema bölümünü kurduk. Kendisi de müzikle uğraşır, ciddi bir bilgisi var. Dr. Mustafa Avcı, burada farklı bir bölümde uzmanlığını yapmasına rağmen, doktorasını “Etnomüzik” üzerine Amerika’da yaptı ve bir etnomüzikolog. Önemli ses kayıt uzmanlarından Mehmet Kılıçel ile daha öncesinde bir röportaj vasıtasıyla tanışmıştık, henüz ben sanatta yeterliliğimi tamamlarken. Onun da çok güzel bir müzik geçmişi ve birikimi var. Bilgehan Çoruhlu ile farklı işlerde birlikte çalışıyorduk ancak sonrasında onun bir ses mühendisi olduğunu ama farklı işler yaptığını öğrendik. Sohbetimiz sonrasında o da bizimle çalışmayı kabul etti. Murat Ertel ile zaten “Aşıkların Sözü Kalır” belgeselinde birlikte çalışmıştık ve burada müziğe, sese dair çok güzel şeyleri bizimle paylaşmıştı. Onları da tekrardan değerlendirdik. Projede ayrıca Fatih Kesimal, Abdullah Efe Akan, Yağmur Kerestecioğlu ve PopCorn Müzik Grubu gibi müzisyenler de bizimleydi.

Çevremizdeki dostlarımızın desteği ile projeyi belirlenen tarihte ortaya koymuş olduk. Ama bu proje aynı zamanda bir şeyi daha ortaya koydu: Çevremizde aslında çok büyük değerler var ama bunların keşfedilmesi gerekiyor. Özellikle sanatla uğraşan insanların çoğu, popüler kültür figürleri olarak göz önünde olmak istemezler. Bu vesile ile ben de tanıdığım, bildiğim değerleri görünür kılmaya çalıştım. Diğer taraftan bu şekilde keşfedilmeyi bekleyen pek çok değer var. Bazı insanlar meslekte ne kadar iyi yerlere gelirlerse gelsinler, bildiklerini paylaşmak istemezler. İşi öğretir ama o işte iyi olmalarını sağlayan o nüansları kendilerine saklarlar. Dolayısıyla bu belgeselde yer alan insanların kıymetli bilgilerini buradan aktarmaları bizim için ayrıca güzel oldu.

Müzik ve ses anlamında anlatıma temelden; anne karnından, evrenden başlayan belgesel aslında çağımızda müziğin evrilerek yayın yaptığı popüler uygulamalara (Spotify, YouTube gibi) da değiniyor. Belgeselin devamının geleceğini söylediniz. Bu devam günümüze doğru mu olacak?

Malesef şu an tüketim kültürüne bağlı olarak müzikal anlamda da bir dayatma var. Kullandığımız uygulamalar, “Sen aşağı yukarı bunları dinliyorsun, al senin için bu müzikleri seçtim” diyor ve bu döngünün içerisinden çıkamıyorsunuz. Bu durum müzik üretimi de etkiliyor, tüketilen ne ise sanatçılar onu üretiyor ve yapılan işler zamanla niteliksizleşmeye başlıyor. Ama benim için önemli olan, insanların ilkel veya ilksel yaşamlarındaki ritmin peşinde olmak. Onları hâlâ kaybetmediğimizi göstermek. Günlük hayatımızda bizim için anlamlı olan “işitme” alıştığımız gürültüler içerisinde kayboluyor. Sesi, açık kalan bir televizyon ya da çalışırken kulaklıkla dinlediğimiz bir şarkı ile sınırlıyoruz. Bunlar dışındaki tüm sesleri ancak doğaya çıktığınız zaman fark ediyorsunuz. Dolayısıyla insanın özünde, içinde olan bir şeyi yeniden keşfetmelerini sağlayacak bir yolculuk olarak devam edebilirim. Ben insanların dinlenebilecekleri, huzur bulabilecekleri ve en önemlisi kendilerini değerli hissedebilcekleri şeylere yönelmeye çalışıyorum.

Filmi herhangi bir festivalde görebilecek miyiz?

Siz bir sinemada bir film gösteriyorsanız, tanınmış simalar, bilinen isimlerin olması gibi beklentiler var. Mütevazi birkaç insanın parmak bastığı bu konular, sinema ortamında çok fazla insana hitap etmiyor. Biz de filmimizi izlemek isteyen herkesin erişimine açık bir platformdan paylaşıyoruz. Belgeseli izlemek isteyenler, Altınbaş Üniversitesi’nin YouTube kanalında “Bağımsız Frekans Belgesel Filmi” adıyla filme erişebilir.

Uzun metraj film yolda

Müzik üzerine bir de uzun metraj bir projeniz olduğunu söylediniz, biraz detaylarını öğrenebilir miyiz?

Bir belgesel sadece bilgi aktarmaz, izleyicide karşılık bulabilmesi için bir duygu da aktarması gerekiyor. Ama bir kurmaca film, uzun metraj film yapıyorsanız duygu en ön plandadır. Bu filmin duygusu bende çok önceden oluştu, ardından senaryo geldi. Filmin müziğini ise o duyguyu hissettiğim zaman yaptım. Senaryo ve olay örgüsünde bana yol gösteren aslında filmin müziği oldu. Film ile ilgili de şu ipuçlarını verebilirim: Film, tüm hayatı boyunca amacı bir senfoni yazmak olan, bu tutkuyla yaşayan ancak işitme problemleri olan bir kadının, doğa içerisinde yaşayan doğanın seslerini kaydeden, fotoğraflar çeken bir adam ile yolunun kesişmesiyle başlıyor. Ancak adamın dünyası sevdiği kadının yazdığı senfoniye ilham olamayacak kadar sessiz. Bu durum karakterleri farklı dünyalara sürüklüyor.

Bağımsız Frekans Belgesel Filmi

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

pubg uc, pubg 980 uc, pubg epin, valorant,epin,pvp server epin, pubg midasbuy epin
pubg uc, pubg 980 uc, pubg epin, valorant,epin,pvp server epin, pubg midasbuy epin
Tema Tasarım | Pozitif Bilişim